YOLCU-LUK
karanlıktı, zifiri
yoldaydık neşe vardı yolda, herkes uyanıktı..
En sevdiğim şehir Mardin demişti iki gün önce. Vakitlerden gündüzdü ;ikindiye yakın.Hava kararmamış, ay çıkmamış, hüzün basmamıştı. Yüze düşen bir gölge vardı ama belli belirsiz. müneccimlerin bile fark edemediği ; inceden inceye, sızıyla karışık.. ''En sevdiğim şehir Mardin'' demişti. Bir cümle. kurşun. En asi bıçak eti kemikten tek seferden ayıran. Ağız dolusu cümleler kursa etimin çürümüş kokusu böyle çıkmazdı. Dişimin kovuğunda pusu kuran zehir akmazdı ağız dolusu kurulmayan cümlelerin ağızlarına...
Hiç konuşulmadı geçmedi sızı ,aydınlanmadı gölge.
Yolun sonuna gelmiştik. vakitlerden gece zifiriyle karışık; fecre yakındı.
- ''Gecti mi ?'' diye sordum. Vakitlerden geceydi fecre yakın.
- ''Gecmez'' dedi . Boğazında bir yumruk. Adem'in öyle canı yanmamıştı, öyle oturmamıştı elma boğazına. belki o yumruk önce inse elmadan adem elması denmeyecekti. yoldaydık, yüzün vardı yolda, sadece üç kişi uyanıktı. Bir dergide okumuştu diğeri* ''yarası acıtmaz ama hatırası acıtır.'' dedi. Ortada bir sus oldu .
vakitlerden geceydi, fecre yakın....
A. ve R'ye ....
Bakmaya kiyamadiğimiz kristal gözlerine gölge düşmesin. Zira her zerresi elmas... Azeri bir halk türküsünü dinliyorum yazarken "Yine sürme çekmişsen evler yakan gözüne.. " Ezcümle hüzünle bakmasın , konuşunca yutkunmasin son olarak da evleri yıkmasın :):):)
Bakmaya kiyamadiğimiz kristal gözlerine gölge düşmesin. Zira her zerresi elmas... Azeri bir halk türküsünü dinliyorum yazarken "Yine sürme çekmişsen evler yakan gözüne.. " Ezcümle hüzünle bakmasın , konuşunca yutkunmasin son olarak da evleri yıkmasın :):):)