Kapının ardında bir telaş, ot kokusu elimde ot dergisi takmışım bu ara otlara, Severim dergiyi sevmem otu. Değiştirmeyin kardeşim otu , kopardığınız gibi yiyin. Bu ateşle boğuşturmak nedir? Kaynatmak, pişirmek ,kızartmak????? Neyse burnuma aldığım zehir bir ot kokusu, genzimi yakan bu zemberek ... Tatvan'dayım. Oysa ne zehir kalmalı ne zemberek . Bir yani yeşil diğer yanı mavi coğrafyada. Huzur bu muydu? Mesela hiç mutsuz olmuyor muydu Karadeniz'dekiler ? Kafamda deli sorular. Kalbin acısı, zihin yorgunluğu, çatılan kaş ve iki kaşın arasında derin çizgilerle... (arka fonda söylesin: ''İki dağın arasında kalmışam'')
Çizgiler: Sıra sıra kimi birbirine paralel kimi çakışık birbiriyle. İlkokulda öğrenmiştik her çizgi noktalardan oluşur. nokta. Bembeyaz bir kağıttı insan doğarken . Her yıkıntıyla bir nokta, sonra noktalar birleşir uzun uzun çizgiler. Çizikler kalpte, çizgiler alında.. Hatırlıyorum uzaydaki herşey noktadan oluşuyor demişti öğretmenim. Kaçar noktadan oluşuyorduk sahi? Nerede birleşiyordu noktalar, nerede çakışıyordu çizgiler..
Sarsılmaz sanar insan kendini , güçlüyüm der, hatalardan ders aldım der. İnsan neyse odur kendi içinde döner dolaşır . Yine ilkokulda öğretmişlerdi her şey bir döngüdür.. İlkbahar ,yaz, sonbahar,kış, ilkbahar,yaz.... Her şey aslına döner , ettiğini bulursun, ektiğini biçersin .Kendinden öte köy yok, tilkinin dönüp dolaşacağı yer.. Dünya yuvarlaktır başladığın yere dönersin.
İlkokulda ne de çok şey öğretmişler .Oysa benim ilk öğrettiğim şey Atatürk'ün Selanik' te doğduğuydu ... Hayatı ben bu kadar bilmezken hangi fütursuzlukla anlatacaktım?
Fütürsuzluk: Gözün kör olma hali...
https://www.youtube.com/watch?v=vaSyaOuKFvo
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder